VAN’DA ASLINDA NE OLDU?

Son yerel seçimler sonrasında seçimi kazanan adaya verilen mazbatanın geri alınması ile Van’da başlayan olaylar 5 ile yayılmış ve bir isyan provasına dönüşmüştü.

Çok enteresandır ki, daha önce Belediye Başkanı adayına memnu haklarını teslim eden Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi, seçime iki gün kala itiraz üzerine bu kararını geri almış, ancak seçimlere aday katılmış ve belediye başkanlığını kazanmıştı. Seçimler hemen sonrasında ise mahkemenin kararı henüz kesinleşmeden mazbata, İl Seçim Kurulu tarafından ikinci sıradaki adaya verilmişti…

Büyük tepki çeken ve sokakları hareketlendiren karardan geri dönülmüş YSK, mazbatanın seçimleri birinci sırada kazanan adaya iade edilmesine karar vermişti.

Van’da mazbatasının geri alınmasından sonra çıkan olayların önceden planlanan bir kumpas olduğu ihtimali kuvvetlidir.

Zira epeydir FETÖ ve PKK’yı besleyip büyüten odakların Türkiye’de bir iç karışıklık çıkartmak istediğini hepimiz biliyoruz.

Dolayısıyla; “Van'daki mazbata olayı önceden planlı bir FETÖ-PKK ve onların arkasındaki kukla oynatıcısının muhtemel kumpasıdır”.

Ki, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) da, mazbatası geri alınan Van adayı hakkında aldığı iki farklı kararla krize neden olan Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi hakkında inceleme başlatmıştı.

Olay, iktidar vs. ile ilgili değildir. Zaten bu karar sonrasında iktidar da nereden çıktı bu diye şaşırmış kalmıştır.

Ama elbette bu kumpasın içinde parmağı olan kripto FETÖ’cüler aranıp, bulunmalıdır.

NEDEN VAN?

Bakın; Diyarbakır, Mardin, Ağrı, Batman vs. değil de Van özellikle seçilmiştir.

Neden mi?

Çünkü Irak’ın kuzeyindeki ve İran’daki PKK üslerine yakınlığı ve nüfus yapısı büyük etkendir.

Zamanlama manidardır. Irak’ın kuzeyindeki PKK inlerine harekât yapılması ile eş zamanlı olarak bugünlerde gerçekleşmiştir…

Harekatın önemli güzergahı Van-Hakkâri hattında.

Üstelik olaylar da Irak sınırındaki illerimize yayılmıştır…

'KUMPAS YİNE DE BAŞARIYA ULAŞTI'

YSK’nın Van İl Seçim Kurulunun olaylara neden olan kararını bozmasına kadar olaylar önceden planlandığı şekilde 5 ile sıçramış ve isyan provasına dönüşmüştür.

Bu yaşananların en vahim sonucu da terör odakları tarafından yayılan “olay çıkartır, isyan eder, yakar yıkarsak işte böyle sonuç alırız” yanlış algısı olmuştur.

Olan Devletin otoritesine olmuş, olaylar planlandığı şekilde yeni bir açılım/çözüm (SAÇILIM/ÇÖZÜLME) süreci tartışmasına zemin hazırlamıştır.

Terör odakları olaylar vasıtasıyla güya Devlete bu konuda da sözüm ona gözdağı verdiklerini varsaymışlardır…

Ama Devlete gözdağı vermek kimsenin haddine değildir.

Elbette Devlet bu konuda kararlı davranacak, teröristlere ve uzantılarına pabuç bırakmayacaktır.

Ancak kumpas şu ya da bu şekilde başarıya ulaşmıştır.

PKK VE SİYASİ UZANTILARI BARIŞ GÜVERCİNİ GİBİ GÖSTERİLMEYE ÇALIŞILIYOR

Bazıları “PKK ve siyasi uzantıları Türkiye’yi bölmek falan istemiyor, bu paranoyayı bırakın” diyerek halkımızı kandırmaya çalışmakta, bizleri de saf yerine koymaktadır…

Atatürkçü olduğunu iddia edenlerin bazıları da bu duruma sessiz kalıyor ya… En acısı da bu…

Aslında olan; 40.000 şehidimizin kanlarını döken, ülkemizin gelişmesine yaptığı terör eylemleri ile engel olan PKK’nın gerçek yüzünü unutturulması, terör sorununun bize sözde “Kürt sorunu” şeklinde yutturulmak istenmesidir.

Yani anlayacağınız bu şahıslar ve oluşumlar başta PKK ve uzantıları olmak üzere tüm bölücülere hizmet etmektedirler.

PKK’nın kuruluş belgelerinde alenen “bağımsızlık mücadelesi” yazmaktayken, hala “kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor” iddiasıyla Türk Milletini uyutmaya çalışanları Türk Milletinin vicdanına ve aklına havale ediyorum…

passom.png

2001 sonrasında PKK terör örgütünün “Çözüm İçin Temel Taktik; Siyasal Serhildan” yani tüm zeminlerde siyasal ayaklanma çağrılarında bulunduğunu ve çözümden kastının Kürdistan kurmak olduğunu saklamayarak, kendi uzantısı olan ya da sızdığı siyasi yapılara talimat verdiğini hatırlatmak isterim.

pas.png

PKK bu söz konusu dönemde, Türkiye toprakları üzerinde sözde Kürdistan kurma hedefini elde etmek için barış, demokrasi ve özgürlükler kılıfı altında sivil toplum, siyasi partiler ve legal kitle örgütlerini kullanarak toplumsal zemin kazanma stratejisine yöneldiğini kendi yayım organlarında “Sivil Toplum, Demokrasi ve Kitle Örgütleri Üzerine” başlığı ile açıklamıştır.

Yani günümüzde inatla terör örgütü PKK’yı aklamaya çalışan, onları barış havarisi olarak göstermeye çalışanlar hala, o dönemlerde uygulanan bu ‘barış, demokrasi ve özgürlük görüntüsü altında bölgenin bölünmesi’ stratejisinin emrettiği ajandayı izlemektedir

İşte size bu hainliği hatırlatıcı bazı belgeler…

sabrw.png

as.png

kgrt.png

2012 yılına gelindiğinde Suriye İç Savaşı’nı da adeta bir fırsat olarak terör örgütü kendi propaganda gazetelerinde; Türkiye’nin Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerini Kuzey Kürdistan olarak niteleyerek “Kuzey Kürdistan’daki mücadele Kürdistan’ın bütün parçalarında oluşacak statünün doğrultusunu belirleyecektir” şeklinde yayımlar yapmış ve sözde BÜYÜK KÜRDİSTAN kurma hedefini açıkça tekrarlamıştır.

idam.png

2012 yılında PKK, ayaklanma, bölme, parçalama tehditleri savururken, dönemin bir BDP Milletvekili ise PKK gazetesine verdiği demeçte, terör sorununu Kürt Sorunu olarak nitelemiş ve “Kürtlerin kendi kaderini kararlaştırabilmesi ve en uygun federalizm tipini seçebilmesi için Öcalan, PKK, BDP ve Kürdistan Bölgesi ile masaya oturulmalı” demiştir.

Böylece ağzındaki “uluslararası hukukta ayrılma hakkını ifade eden kendi kaderini tayin” baklasını ağzından çıkarmıştır.

İşte “Yeni Anayasa” tartışmalarında dikkat çekmek istediğim tehlikeli tuzak budur.

yayim.jpg

(Sözde) Çözüm Sürecinde verilen onca tavizden tatmin olmayan ve verdiği sözlerde durmayan PKK, 2012-2015 yılarında FETÖ’nün verdiği destekle de ülkeyi âdeta kan gölüne çevirmişti.

PKK, Devletin güvenlik güçlerinin adeta sadece seyreder vaziyette tutulduğu Çözüm Sürecindeki garip ortamdan istifade ile şehirleri cephaneliğe çevirmiş, şehirlerin etrafına hendekler kazarak şehirleri neredeyse kontrol altına almıştı.

Devlet bu şehirlerdeki kontrolü tekrar almak istediğinde ise PKK ile mücadele neredeyse bir iç savaşa dönüşüyordu.

DEMİRTAŞ; “SAVAŞA DEVAM EDECEĞİZ, KÜRDİSTAN’I KURACAĞIZ”

2015 yılında ise dönemin HDP Eş genel başkanı şimdilerin demokrasi ve barış havarisi olarak gösterilmeye çalışılan Selahattin Demirtaş; “savaşa devam edeceğiz, Kürdistan’ı kuracağız” şeklinde pervasızca açıklamalar yapıyordu.

selaa.png


2015’te İsviçre'nin Basel kentinde düzenlenen 2. Sakine Cansız Kadın Festivali'nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise “Kobani'de Irak'ta olduğu gibi tampon bir bölgede bağımsız Kürdistan'ı kuracağız” diyordu.

ahmett.png

figen.png

2017’de ise HDP eski milletvekili şimdiki Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk ise yılında “Kürtlerin devlet hasreti giderilmelidir” diye demeç veriyordu.

2022 yılına gelindiğinde ise HDP eş genel başkanı Pervin Buldan’ın ise “Kürdistani ittifakı en kısa zamanda kuracağız' şeklinde açıklamaları basında yer alıyordu.

hdp.png

İşte size PKK ve siyasi uzantılarının asıl hedeflerinin “Türkiye topraklarında bir Kürt Devleti kurmak olduğuna” dair bizzat PKK ve siyasi uzantılarının beleğe ve söylemlerinden sadece birkaç örnek verdim.

PKK ve siyasi uzantıları Türkiye’yi bölmek falan istemiyor, bu paranoyayı bırakın” diyenler hala bu görüşlerinde ısrar ediyorsa, biliniz ki onlar Türk Milletini uyuşturmayı ve böylece PKK ve uzantılarının Türkiye’yi bölme hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.

Bu gerçekleri görüp de, sadece PKK ve uzantıları ile değil, TÜM BÖLÜCÜLERLE SİYASİ MENFAAT UĞRUNA İŞBİRLİĞİ YAPANLARI tüm vatanperverlerin kınamasını beklerim.

Kınamayanlar da biliniz ki ne gerçek Atatürkçü ne de vatanperverdirler.

Bölücülerle iş birliği yapanları ise zaten geçiniz…

'İKTİDAR GEÇER, DEVLET BAKİDİR'

Türkiye’nin artık ikinci bir açılım/çözüm (SAÇILIM/ÇÖZÜLME) sürecine ne tahammülü, ne de ihtiyacı vardır.

PKK ve uzantılarının asıl hedefinin, maşası oldukları odakların istediği şekilde vatanın bölüp parçalanması olduğu üstü örtülemez bir gerçektir.

Hendek olaylarıyla vatandaşımız bu gerçeği yakından görmüş, maalesef ciddi acılar çekmiştir.

Vatanımızın her bir köşesindeki her vatandaşımız huzur içinde yaşamak istemektedir. Doğusundan Batısına, Kuzeyinden Güneyine vatandaşlarımızın huzurunu, güvenliğini tehdit etmeye kimsenin hakkı yoktur.

Oy uğruna bu odaklara verilecek tavizler Devletimiz için büyük tehlikedir.

Unutulmamalıdır ki, şahıslar, partiler, iktidarlar geçici, devlet ise bakidir.

“Devlet yıkılırsa, biz de yıkılırız”

Allah Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk Milleti’ni korusun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cihat Yaycı Arşivi