İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile ne konuştum?

FETÖ’nün yargıyı nasıl devleti ele geçirme silahı olarak kullandığını hatırlamakta fayda vardır.

FETÖ yargı üzerinden,

-2007 yılından itibaren Ergenekon, Balyoz, İstanbul ve İzmir Casusluk gibi kumpas davaları ile başta TSK’ya,

- 7 Şubat 2021’de MİT’e,

- 6 Mayıs 2010’da, 21 Mayıs 2011’de ve 17-25 Aralık 2013’de siyasete darbe yapmış ya da yapmaya çalışmıştı,

FETÖ aslında yargıda kadroları ele geçirerek; sahte delil, suç uydurmalarla ve yalancı gizli tanıklarla hukuku istismar ederek yargı üzerinden kendisine engel gördüğü kişi ve kurumları etkisiz hale getirerek devleti ele geçirmeye çalışmıştır.

FETÖ’nün hukuku istismar ederek bir darbe gücü olarak kullanması halkta adalete ve hukuka güven duygusunu muazzam zayıflatmıştır.

Nihayetinde 15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminin ardından yargının FETÖ’den arındırılması için düğmeye basıldı.

Darbe girişimi sonrasında FETÖ iltisaklı yargı mensuplarından bir kısmı tutuklandı, bir kısmı Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından kamu görevinden çıkarıldı.

Kalan kısmına ne olduğunu ben de bilmiyorum, size bırakıyorum…

Neyse, FETÖ iltisaklı oldukları gerekçesiyle ihraç edilen yargı mensupları kararın iptali için Danıştay'da dava açmıştı.

2016 yılından itibaren peyderpey toplamda 4 bin 6 hakim ve savcının kamu görevinden çıkarıldığı söyleniyor.

Ancak henüz FETÖ kumpaslarıyla hayatı kararanların hakları geri verilememişken, Danıştay 5. Dairesi 12 Şubat 2024’te, bunlardan 450’sinin göreve iade edilmesine karar verdi.

MAHREM İMAMLA İRTİBATLILAR GÖREVE İADE EDİLDİ

Tesadüfe bakın ki, bu karar tamda FETÖ elebaşının “Yeniden diriliş” mesajı verdiği, “Yusuf Suresi” kitabı yayınlayarak “sizleri kuyudan çıkarıyorum” dediği günün hemen akabinde geldi.

Hakim ve savcıların göreve iade edilmesiyle ilgili karara gerekçe olarak ise belge ve bilgilerin irtibat ve iltisak için yeterli olmadığı gösterildi.

Danıştay’ın göreve iade kararı verdiği kişiler içerisinde, aralarında mahrem imamlarla irtibatlı olan, Bylock kullanan, ankesör aramalarına takılan, HTS kayıtları ve tanık beyanları ile FETÖ ile iltisaklı olduğu delillendirilen, kumpas davalarında görev yapmış kişilerin yer aldığı söyleniyor.

Kamuoyu kısa süre içerisinde verilen bu karara tepki gösterdi ve FETÖ’nün yargı ayağı üzerinden tekrar “dirilmeye” çalıştığına dair uyarılara karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da sessiz kalmayarak;

"Danıştay'ın aldığı bu karara da sessiz kalmamız mümkün değil. Nasıl ki Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bazı garip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak, bunda da sessiz kalamayız. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin almış olduğu bu kararları hazmedemiyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı ayrıca, FETÖ ile mücadele kararlılığını;

"FETÖ denen bu şer şebekesinin, terör yapılanmasının belini kırdık. FETÖ bataklığını kuruttuk ancak sinekleri temizleme işimiz daha devam ediyor. Biz FETÖ'nün iç yüzünü anlatmaya, onlarla her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz. Mücadelemiz bitmiş değil. Son kukla da Türkiye'ye zarar veremez hale getirilene kadar devam edeceğiz.” sözleriyle vurguladı…

17 Şubat 2024 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu açıklamasından hemen sonra HSK, Danıştay'ın göreve iade ettiği 387 hakim ve savcı hakkında yeni inceleme başlattı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli ise 20 Şubat 2024 günü yaptığı grup konuşmasında söz konusu iade kararına sert tepki göstererek ;

"FETÖ'cüleri aklamak vatana millete ihanettir, gelecekleri varsa görecekleri de var" demiş ve "Herkes eteğindeki taşı döksün de öğrenelim. Acılar üzerinden siyasi geçim sağlamak vicdansızlıktır. Facianın her boyutunun araştırılması, hiçbir sisli noktanın bırakılmaması sorumluluğumuz" ifadelerini kullandı.

Devlet Bahçeli yaptığı uyarılarda FETÖ’nün yeniden diriliş mesajlarının akabinde meydana gelen bu gelişmelere de değinerek ;

Danıştay'ın kararı tehlikelidir, sakıncalıdır. Bu dairenin göreve iade kararı verdiği kişiler arasında bylock listesinde adı geçenlerin olması nasıl izah edilecektir?

Bu karar alınırken 5. daire üyeleri maklube mi yiyorlar, haşhaşilerin vaazlarını mı dinliyorlardır? FETÖ’cüleri aklamak vatana, millete ve adalete ihanet değil midir?

FETÖ’cüleri göreve iade etmek cinayet değil midir?

FETÖ’ye merhamet şehitlerimize hakaret değil midir?

Danıştay 5.Dairesi adalet ve hukuka göre karar vermemiştir.

FETÖ'nün propagandasına çanak tutulması, tiyatro denilmesi alçaklığın dibidir. Pensilvanyalı hainin Yusuf suresinden mesaj vermesi bir toparlanmanın emaresidir.

Buna kalkışırlarsa yapmaları gereken kefen biçtirmeleridir. Kuyuda Yusuf değil yılan vardır, kafasını koparmak da şeref ve namus borcudur.

Farklı kesimlere saklanmış, kripto damarı bulup lime lime doğramazsak, günü geldiğinde acınacak hale gelmekten kurtulamayız. Şansını denemek isteyen varsa hodri meydan.” dedi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da bu gelişmeler üzerine; “Unutmayalım, FETÖ en tehlikeli terör ve casusluk örgütüdür” dedi…

Her ne kadar Cumhurbaşkanı ve MHP Liderinin sözleri içimize bir nebze su serpse de, konunun hayati önemde olması nedeniyle bir an önce sözden icraata geçilmesini diliyorum.

Bu vesileyle İçişleri Bakanı Sayın Ali Yerlikaya ile yine konuştum. Sayın Bakan FETÖ ile mücadele ve örgütün sızmaları konusundaki hassasiyetlerini anlattılar. FETÖ’yü “bir ayrık otu gibi en dipten, kökünden, söküp atmaya” kararlı olduklarını ifade ettiler. Kendilerine tekrar teşekkür ediyor ve darısının diğer kurumların başına olmasını diliyorum.

Zira ortada bir gerçek vardır ki, o da FETÖ ile devlet bünyesinde sistematik bir mücadele olmadığıdır!

FETÖ ile maalesef MİT, Emniyet ve bir kaç savcı dışında mücadele eden yok.

Hemen hiçbir kurum FETÖ ile mücadeleyi kendisine görev edinmemiş durumda.,

FETÖ ile iltisakı nedeniyle kurumlardan ilişiği kesilenlerin sayıları değil, toplam personele oranı açıklanmalı…

Sağlıkta, eğitimde, maliyede, diyanette, AFAD, Kızılay vs’de FETÖ iltisakı nedeniyle kamu görevinden çıkarılanların toplam personele (mesleki kariyer bazında) oranı nedir?

Neden bunlar oran olarak açıklanmaz…

Açıklayan kurumlar da neden sadece sayı olarak açıklarlar?

Mesela TSK’da ne kadar uzman çavuşun ya da askeri öğrencinin ilişiğinin kesildiğinden ziyade subayların, astsubayların, kurmay subayların, pilotların, denizaltıcıların, topçuların, amiral ve generallerin vs’nin yüzde kaçının ilişiğinin kesildiğinin belirtilmesi FETÖ ile mücadeledeki daha gerçekçi resmi ortaya koyacağı kesindir.

Mesela YÖK’te FETÖ iltisakı nedeniyle ilişiği kesilenlerin toplam sayısı yerine;

  • Profesörlerden yüzde kaçının
  • Doçentlerden yüzde kaçının
  • Doktorlardan yüzde kaçının
  • İdari personelin yüzde kaçının
  • Nihayetinde YÖK mevcudunun yüzde kaçının
  • Ve bu personelin yüzde kaçının mahkeme kararı gereği ve yüzde kaçının YÖK’ün kendi tespitleri neticesinde idari yetki kullanılarak ilişiğinin kesildiğinin belirtilmesi bize çok ama çok sağlıklı bir samimi FETÖ ile mücadele resmi verecektir.

Haksız mıyım?

Korkarım bazı kurumlarda bu oran %1 bile olmayacaktır.

Devlet kadrolarını ele geçirmeyi hedefleyen ve hatta ele geçirdiği 15 Temmuz’da görülen FETÖ’nün bu kadrolardan arındırılıp arındırılmadığını oranlar açıklanırsa daha net anlarız…

Hatta bazı bakanlıkların ve kurumların kadrolarının büyük ölçüde ele geçirmiş olduğu herkesin bildiği bir gerçek iken, korkarım açıklanacak FETÖ iltisakı nedeniyle ilişiği kesilen personel oranları, 15 Temmuz’dan sonra bazı bakanlık ve kurumlarda hiç de bir temizlik yapılmadığını ve FETÖ’nün hala kadroları işgal ettiğini gösterecektir.

Sonucun tüyler ürpertici olacağından eminim…

Maalesef FETÖ gittikçe güçleniyor, yani FETÖ ile sistematik bir mücadele yok…

Sayın Cumhurbaşkanının FETÖ ile mücadele iradesi ve söylemleri bürokraside karşılık bulmuyor…

FETÖ’nün şu veya bu şekilde (başka bir tarikat, cemaat, grup üyesi gibi) renklenmiş kripto elemanları devlette at oynatıyor, kadrolaşmaya gidiyor diye tekrar haykırıyorum…

FETÖ Türkiye’nin en önemli beka ve güvenlik sorunudur.

Devlet FETÖ’den arındırılmadıkça güvende olmamız mümkün değildir.

FETÖ’ye karşı ortak bir duruş çok önemlidir. Ama maalesef SİYASİ PARTİLER ORTAK BİR TUTUM TAKINMADILAR.

Halbuki FETÖ bir milli güvenlik meselesidir ve iç siyasi münakaşa meselesi yapılmayacak kadar ciddidir.

Bu kadar önemli bir konuda sessiz kalmak siyasi sorumluluk ile çelişir.

İlk ve acile yapılması gereken FETÖ İLE MÜCADELE KURUMU kurulması ve FETÖ’ye özel yasal düzenlemeler yapılmasıdır.

Yıllardır motto haline getirdiğim sözümü tekrar hatırlatayım “haine merhamet, vatana ihanettir”.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Cihat Yaycı Arşivi